15 Şubat 2010 Pazartesi

Fazla mı hızlı büyüdük?

Bazen pazar payı peşinde "hız yarışında değil de maraton koşusunda" olduğunu unutan markalar var.

Bu sevdiğimiz markaları hayatlarının en büyük hatalarına yamaç atlayışları yaparken nasıl da biz tüketiciler seyirci olarak kalabiliriz?

En tutkuyla bağlıdığımi kuruluduğu günden bugüne desteklediğim, yurtdışından Türkiye'de yaşamaya gelen arkadaşlarıma da tavsiye ettiğim yemeksepeti.com'u ele alım mesela.

Belki 3 sene oldu bu hadise vuku bulalı. O dönem her geçen gün hizmet kalitesinde bir düşüklük sezmeye başladım. Ard arda eklenen semt lokantaları; daha çok restorantlar, önüne geçilemez yükseliş. Ancak kimse bu küçük işletmelere neyin içine girdiklerini tam anlatmamış. Yaklaşık hangi saatlerde yoğunluk olur, ne kadar sipariş alırlar, nasıl bu siparişler servis edilmeli vb.

Küçük motorluyla evimin önünden 2 defa geçip, iki kere indikten ama kapı numarama basmadan gittikten sonra, beni arkasından koşturan çok sevgili esnaf lokantası... En sonunda siparişim ben, restorant sahibi, yemeksepeti.com arasında bir "call conference"a döndükten, yemeğimin bana gelemeyişinin 2. saatinden de sonra bile beni dinlemediler.

Neden dinlesinler ki. Bizler istisnayız.

Bizi dinlemek istedikleri anlar kapalı kapılar ardında "Focus Grup" diye adlandırdıkları ve sadece sorulan sorulara cevaplarımızı bekledikleri anlar...

Bizi dinlemek istedikleri anlar sadece birer istatistik rakamlarına dönüştüğümüz uzun ve masraflı pazar araştıma raporları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler